Kocam beni dövüyor ama çok da seviyor!

İsveç’in başkenti Stockholm’de 1973 yılında yaşanan banka soygununda rehin alınan kişilerin, daha sonra soyguncularla yakınlaşması ve onları haklı bulması, hatta bazılarının soyguncularla evlenmesiyle ortaya çıkan Stockholm Sendromu, günümüz ilişkilerinde de yaşanıyor. Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi kurucusu Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, Stockholm Sendromu’nun, dışarıdan bakıldığında çekilmeyecek ilişkilere katlanan, sürdürülmeyecek evliliği sürdüren insanların, kendilerine bunu yaşatan kişiye duyduğu bağımlılığı anlattığını ifade etti.

BAĞLANMA İHTİYACI

“Bir insan neden kendine eziyet eden bir insanı sever, onu haklı bulur ve ilişkisini sürdürür?” sorusuna yanıt veren Yurdakul, “Bunu farklı şekillerde açıklamak mümkün. Şiddet olaylarında can korkusu, evliliklerde finansal korku ya da bir daha kendisini kimsenin sevmeyeceği korkusu ilişkiyi sürdürmenin mantıklı açıklaması olabilir. Sürekli olarak kendisini baskılayan, evden dışarı çıkartmayan, günün 24 saati baskı kuran birini bir insan nasıl sever ve ilişkisini sürdürür? Bunun temelinde insanın sevgi ve bağlanma ihtiyacı yer alır” dedi.

YAZGI DEĞİL TERCİH

Pek çok kişinin, “Beni dövüyor ama seviyor” düşüncesiyle şiddeti kabullendiğini belirten Yurdakul, şunları söyledi: Bazı kişiler kendilerini seven insanlar için bedel ödemeyi, gerekirse acı çekmeyi göze alıyor. Sonuçta bir gün yaşadıklarının anlamsızlığını keşfedip ayrılma yolunu seçtiğinde, karşı taraftan gelen suçlamaları göğüslemek zorunda kalıyor. Bunun sonucunda da ya o ilişkiyi bitirmeyi göze alamıyor. Stockholm Sendromu yaşayan kişiler aşadıklarını anlamsız buldukları ve kurtulmayı istedikleri oranda bundan kurtulabilir. Kendi başlarına yapamadıklarında psikiyatrik ya da psikolojik yardım almaları gerekebilir. Stockholm Sendromu bir yazgı değil, tercihtir. Kurtulmak da kurbanın elindedir.”