Anayasa Mahkemesi’nden “hak ihlali” kararı

Anayasa Mahkemesi, engelli bir hastanın, sıhhat personelinin bulunmadığı ambulansla hastaneye sevk edildiği sırada hayatını kaybettiği olayın 10 yılı aşkın süredir açıklığa kavuşturulamaması nedeniyle hayat hakkının usul yönünden ihlal edildiğine karar verdi.

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer saha karara göre, bedensel ve zihinsel engelli Ö.N, karın ağrısı şikayetiyle kaldırıldığı Kelkit Devlet Hastanesinden Gümüşhane Devlet Hastanesi'ne sevk edildi.

Burada yapılan muayenenin ardından umumi cerrahi uzmanı tarafından Ö.N'nin, Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine gönderilmesine karar verildi. Ö.N, içerisinde sıhhat memuru bulunmayan ambulansla sevk edildiği sırada 5 Mayıs 2007'de hayatını kaybetti. 

Olaya ilişkin Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma kapsamında, sevk sırasında ambulans içinde sıhhat personeli görevlendirmesi gerekirken bunu yapmayan umumi cerrahi uzmanı hakkında "görevini ihmal suretiyle ölüme sebep olma" suçundan dava açıldı. 

Söz konusu doktor, yapılan yargılama sonrasında beraat etti. Mahkeme ayrıca hastane yönetiminin ve vaka günü nöbetçi olan uzman doktorun eyleminin görevi ihmal suçunu oluşturma ihtimalinin değerlendirilmesi için suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Yerel mahkemenin kararının Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından onanmasının ardından Ö.N'nin kardeşi M.C, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Bireysel müracaat sürecinin devam ettiği süre de ise Gümüşhane Asliye Ceza Mahkemesi vaka günü hastanedeki nöbetçi uzman hekim hakkında açılan dava kapsamında, hekim hakkında 10 ay hapis cezası verdi. Hekim hakkındaki ceza ertelendi.

Yüksek Mahkeme, hayat hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine hükmederek, başvurucuya 27 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

KARARDAN

Ölüm olayının ağır kişisel kusur ya da kasıttan mı yoksa idarenin işleyişindeki, kuruluşundaki, düzenlenmesindeki nesnel nitelikli bir aksaklıktan mı kaynaklandığının tam olarak açıklığa kavuşturulamadığının vurgulandığı kararda, olayın üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşın olayın tam olarak aydınlatılamadığına, ölüme sebep olan eylemin niteliğinin açıklığa kavuşturulamadığına işaret edildi.

Kararda, hayat hakkına ilişkin soruşturmaların makul bir hız ve özenle yürütülmesi gerektiğine dikkat çekildi.

"Ambulansta personel görevlendirme"nin umumi cerrahi uzmanının vazife alanına girmediği gerekçesiyle laf konusu doktorun yargılandığı davada beraat ettiğinin hatırlatıldığı kararda, hastanede nöbetçi uzman hekim hakkında 25 Ağustos 2015 tarihli iddianameyle dava açıldığı, davanın 24 Mayıs 2016'da ilk radde mahkemesince karara bağlandığı, temyiz incelenmesinin ise sürdüğü bildirildi.

Başvurucunun kardeşinin, 5 Mayıs 2007'de hayatını kaybetmesi üzerine başlayan ceza soruşturmasının halen devam ettiğinin belirtildiği  kararda, "Somut olayın koşullarının 10 yılı aşkın süredir tam olarak açıklığa kavuşturulmamış olmasının makul olduğu söylenemeyecektir." tespitinde bulundu.